22 Mayıs 2009 Cuma

KaBus Gerİ döNüyoR :'(


Ve evet kabus geri dönüyor...

Bundan bi 5 yıl kadar önceydi aile reisi babamız iş sevdası ugruna yollara düşüp malum ülkelere gitmişti. Gidincede yerleşmeyi düşünüp bizi baya bi üzmüştü. 3-5 ay gelmemişti. Abim ciddi bi şekilde rahatsızlandığında dahi umursamaz cümlelerle geçiştirmişti durumu sırf gelmemek için... Yaklaşık 2 sene kadar bizim aile zor bi dönemden geçti. Ben o aralar çok farkında değildim olanların, çünkü kör kütük aşıktım... Dışarda kimi gün harika kimi gün berbat geçerken, evde her akşam berbat geçiyordu. Annem depresyona girmişti, babamınsa mikinde bile değildi...


"erkekler gider,kadınlar ağlar, erkekler döner kadınlar yine ağlar, erkekler hep gider, kadınlar hep kalır"....


Evde tüm yaşananları sadece ona anlatabiliyordum, o ne kız arkadasımdı, ne de sevgilim ama en büyük sırdaşımdı. Neyse ben o dönemi aşkın etkisiyle çok etkilenmeden geçirdim çünkü aşk hayatımda acaip fırtınalıydı (yukarı tükürsen bıyık aşağı tükürsen sakal içerikli hayat)..Ne kadar uzattım dimi okurken ee diosun içinden. eee?


Eeesi babam yine dellenmiş, çıkıp üç-beş ülke gezicem diomuş ve annemsiz... Annem yine tedirgin, telaşlı, üzgün. Babamınsa yine hiç bir şey ve hiç kimse mikinde diil. Kardeşim yine çok
üzgünnn, abimse rahat bırakın ne istıosa yapsın dio. Benim olayı karşılamamsa bu sefer tıpkı
savunmasız küçük bi çocuk gibi oldu. "Ne gidiomuymuş, nereye, nasıl, ama ya gelmezse geri, ya yollarda başına bişi gelirse, ya dönemezse....." ve boğazıma takılan o kocaman düğüm, tutulamayan gözyaşları, ancak fısıltı halinde çıkabilen "yaa gitmesin nolur" :'(

Bu erkekler neden böle ya, neden istedikleri anda hayatlarını , tüm yaşanmışlıklarını orada o anda bırakabiliyorlar. Neden duyguları çabuk ölüyor ve neden eşe olan bu duygular ölünce çocuklar da hayatlarından kolaylıkla silinebiliyor ve neden hiç vefa duygusu taşımıyorlar...neden sonsuz sevemiyorlar hiç kimseyi ve hiç bir şeyi.. En aşkımdan ölüyorum, diyen 3-5 ay sonra başkasını buluyor, bu kaypaklık bu dangozluk neden?

Biz kadınlar hep mi terkedileceğiz hayatımız boyunca, bugun olmasa yarın, yarın olmasa öbürsü gün ama mutlaka bir gün en sevdiğimiz tarafından terkedileceğiz...

Janjan o zaman tüm dertlerimi sen dinlemiştin, bana akıl vermiştin. bak işte şimdi yine aynı şeyler oluo, ben yine dertlendim ama sen yoksun, kim dinlicek şimdi beni...
Unutmuşum ama sen de onlardansın, sen de onlar gibisin, gitmeden duramazsın ....

"Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın o zaman, Bir çiçek büyür kabrimde kendiliğinden, seni sevdiğimi işte o gün anlarsın..."

18 Mayıs 2009 Pazartesi

Dean Martin ve kırmızı sandalye


Bu aralar latin oldies, oldies but goldies türü parçalara takılmış durumdayım.
En son Dean Martin'in cd sini aldım. Süper parçalar var.
Benim favorim "that's amore". Sabah dinlerken kendimi birden parçanın hatta filmin içinde buldum. Bi baktım arabanın üzeri açık, kırmızı eski modellerden. Başımda puantiyeli bi eşarp, üzerimde dar, geniş yakalı bir bluz ve altımda kalın ve dar bel yeri olan kabarık bir etek malumunuz o da puantiyeli. Gözlerimde iri camlı güneş gözlükleri. That's amore çalıyor, rüzgar esiyor, eşarp uçuşuyor ben ritim tutuyorum, yanımda da Dean Martin oturuyor, arabayı kullanıyor, vauuuuuuuuuuvvvvvvvvvvvv...
Sonra bakıyorum yok yahu bu Dean değil Janjanmış meger gülen haylaz gözlerle bana bakıyor, biraz daha dikkatli bakıyorum yok ya o da diilmiş meger kimse yokmuş yanımda gözlerim doluyor, şarkı yavaşlıyor, araba duruyor bi de bakıyorum ki altımdaki de kırmızı renkli dönen sandalyeden başka bişi değilmiş oysaki :(((

12 Mayıs 2009 Salı

aŞkkk :)



O’nu hatırladıkta başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz...


Ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla O hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz... ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin...


O’nunlayken pervaneleşen yelkovanlar, O’nsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir akrep kadar hain... Sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor, O’ndan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa, ve O, her durduğunuz yerde duruyor, her baktığınız yerden size bakıyor, siz keyiflendikçe gülüp, hüzünlendikçe ağlıyorsa...


Dünyanın en güzel yeri O’nun yaşadığı yer, en güzel kokusu bedenindeki ter, en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse...


Hayat O’nunla güzel ve onsuz müptezelse...


Elmalar pembe, kiremitler pembe, gökyüzü, yeryüzü, O’nun yüzü pembeyse, kışlar ilkbaharsa, yazlar ilkbahar, güzler ilkbahar...


Her şiirde anlatılan O’ysa... her filmin kahramanı O... her roman O’ndan söz ediyor, her çiçek O’nu açıyorsa...


Bir anlık ayrılık, bir ömür gibi geliyor ve gider gitmez özlem saç diplerinizden çekiştirip beyninizi acıtıyorsa, iştahınız kapanıyor, iştahınız açılıyor, iştahınız şaşırıyorsa... iştahınız, hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa...


Eliniz telefonda yaşıyor, işaret parmağınızla ha bire O’nu tuşluyor, dara düştüğünüzde kapıyı çalanın O olduğunu adınız gibi biliyorsanız... mütemadi bir sarhoşluk halinde, her çalan telefona O diye atlıyor, vitrindeki her giysiyi O’na yakıştırıyor, konuşan birini dinlerken "keşke O anlatsa" diye iç geçiriyorsanız...


Kokusu burnunuzdan, sureti gözünüzden, sesi kulağınızdan, teni aklınızdan silinmiyorsa bir türlü... özlemi, sol memenizin altında tek nüsha bir yasak yayın gibi taşıyorsanız gün boyu... hem kimseler duymasın, hem cümlealem bilsin istiyorsanız...


O’nsuz geceler ıssız, sokaklar öksüzse... ayrılık ölüme, vuslat sehere denkse... gamze gamze tebessüm de onun içinse, alev alev öfke de; bunca tavır, onca sabır ve nihayetsiz kahır hep O’nun yüzü suyu hürmetine... uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek yol, vazgeçilmeyecek konfor yoksa...


Dışarıda yer yerinden oynuyor ve "içeri"de bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa, nedensiz küsüyor, sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız...


Kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim...


Gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı, bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa...


Her gidişte ayaklarınız "Geri dön" diye yalpalıyorsa ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız, sınırsız, sabırsız, doyumsuz bir tutkuyla...


...o halde yarın sizin gününüz!.. "Çok yaşa"yın ve de "siz de görün"üz.





CAN DÜNDAR



Aşk bu kadar güzel anlatılabilirdi her halde, bunu Güneri Civaoğlu'nun programını izlerken dinlemiştim Can Dündar'ın ağzından. Ve oldukça da etkilenmiştim. Cidden insan aşık olunca bunları birebir hissediyor ve yaşıyor. O yüzden bunu dinleyince de bir o kadar etkileniyor. Hani kimisi aşık olup olmadığını anlayamıyor yada hislerinin adını tam koyamıyorsa bence bunu okusun veya dinlesin. Çünkü bizler bazen her yaşadığımız ilişkiyi aşk zannediyoruz ama her defasında bir sonraki iliişkimizde yok ya öncekisi aşk değilmiş asıl aşk bu diyoruz. Ama emin olun gerçek aşk hayatı boyunca insanı ya bir ya iki kere yakalar bence, gerisi de sevgidir, hoşlanmadır, mantıktır, alışkanlıktır, şefkattir, yalnızlık korkusudur, fasondur, fisondur... Her neyse "mutlu kalın aşkla kalın" :)))) bu da bi haber spikerinin -ki şimdi hatırlayamadım-cümlesi gibi oldu be.

7 Mayıs 2009 Perşembe

Pof Bu Erkek Milletine




Yaa bugun hava çook güzel, günlerden sonra yağmurun yerini güneş aldı, hava sıcak, gökyüzü parlıyor, ee tabı doğal olarak benim de içim kıpırdıo.. Ama gel gör ki bu kıpırtıya eşlik edecek bi tane Allah'ın kulu yok. Sabahdan beri odada verileri tamamlamaya çalıştım, işim ancak bitincede benimkine dedim ki hadi dışarda yiyelim, hem kahvaltı etmedim ben daha, tost da yerim, çay da içerim, hatta çorba da olabilir yok yok şu olsun bu olsun, hayır hayır şuraya da gitsek olur buraya da diorum. Ama karşımdakinde çıt yok. ee dedim ne diosun " işim var benim ya bi an once gideyim " ee bu saate kadar burdaydın, zaten öğlen arasına girdik şimdi tutup da koştur koştur ofise gitmek de ne oluo anlamadım ki. bi iki daha israr ettim baktım adam mızırdanıo. sona restimi çetim tamam sen beni .....'ya bırak ben şurdan Cenk'i arayım o gelir nasıl olsa dedim ve bi hışım aldım telefonu ardaım cenki hadi deim diğer arkadaşları da al ......'ya gelin bişiler yer gezeriz dedim." ama havamdan da geçilmio yanı benimkine karşı. Cenk demesin mi gelemem sözüm var""! -haydaa ee o kadar avır tavır yaptıydım ben ama benimkine nolcak şimdi, nolcak iişte göt gibi kaldım öle. iyi diiyip kapadım telefonu. Bu sefer bizimki hadi burda yiyelim ben gidiyim dedi hayır git yemege falan cıkmıom ben deyıp yolladım bunu. Ayyy çok sinir oldum haa ne var yanı bu güzel hava da çıksak , iki dolansak değişik bişi yesek, zaten öğlen tatili olmuş. Yok efendim bu erkekleri anlamak mümkün diil. Noldu işte bu havada kapadım kapıyı oturuorum net başında, hiç bişi de yemedim midem karnıma yapışmak üzere offff!!!!!
ps. yazıyı tekrar kontrol edemıcem hatalar af ola :)